Turgay Süsem

by hidayetyanik

IMG_1199l

Tarihteki sıfırdan 1981 yıl sonra dünyaya geldi, memleketin en soğuk yerlerinden birinde. O sıfırı oraya kim koyduysa hiç yakışmamış. İstanbul’a sürgün geldi dört yaşında, dört yaşından beri bir yabancı gibi yaşıyor buralarda, buralılara da yabancı olarak. İstemeye istemeye okudu yıllarca, Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik mezunu oldu, okul yıllarında Kocaeli’nin dumanlı havasını ciğerlerine çekti, dumanlı öğrenci evlerinde hiç sigara içmeden ciğerlerini karartı. Okulda başladığı gazeteciliğe altı yıl dayanabildi, bir işe yaradıysa ne ala. İki saniyede bir fotoğraf çeken bir makine ile çektiği bir fotoğrafa ödül verdiler 2006 yılında, -aynasızların öldürerek kaza süsü verdiği Metin Göktepe anısına –saygıyla anıyoruz- düzenlenen ödül töreninde – Yüzüstü uzandığı vakitlerdi o zaman, eline aldığı bir fotoğraf kitabıyla başladı fotoğrafa, böyle yüz üstü üç ay geçtikten sonra ayağa kalktı ki birşey bilmiyordu yine. Okul insana bir şey öğretmez siz istemedikten sonra, kendi kendine öğrendi fotoğrafı. Öğrendikleriyle fotoğraf eğitimi vermeye başladı 2007 yılında Maltepe’de, oysa öğreniyordu hala. Sonra Gölge Sanat Atölyesi, Öteki Sanat Merkezi ve Suadiye Sanat Galerisi’nde fotoğraf eğitimi vermeye devam ederken yine bir okula girmesi gerekti; bu seferki talihlimiz, Marmara Üniversitesi Fotoğraf yüksek lisansı. Okulda sanatla tanışmak iyi oldu onun için, sanat, hayat hakkındaki fikirleri değiştirebilirdi, hayatı da. Okul da yabancısı olduğu şeylerle tanıştı, bir şeyler daha öğrendi. Yazı da yazıyor fotoğraf üzerine bir yerlerde, pek görünmese de yazıyor, şahitleri var. Bir iki sergi yapmışlığı var, birilerine birşey anlatmak için mi, belki de herkes yapıyor diye, egosuna mı yenik düştü ne o zamanlar, ne oldu, ego tatmini, onore, onore, onore, ne olacak ki zaten. Sergi açılışına gitmiştim, gördüm sıkılıyordu bir köşede yabancı biri gibi. Hiç haz alınası bir durum değil şu sergi açılışları, kokteyller, ayaküstü sanat sohbetleri, burjuva özentisi şeyler canım boş ver dedim bunları. Sergisine de, yarışmasına da, müzesine de, galerisine de, festivaline de… yarışmak yerine yaşamak var, hem de öylesine. Anı yakalamak yerine anı yaşamak. Taş atanları çekip altına ismini yazıp onore olmak yerine, taş atmak.