İstanbulun Renkleri Kitabı Tanıtıldı

by Şahin Dirican

İstanbul’da yaşayan farklı inanç gruplarını anlatan “ İstanbulun Renkleri ” kitabı tanıtıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul’da yaşayan, sayıca az farklı inanç gruplarını anlatan “İstanbul’un Renkleri” kitabı için Malta Köşkü bahçesinde tanıtım toplantısı düzenledi. İstanbul’da yaşayan farklı dinlere mensup grupların resmi temsilcileri de, kendilerinin de anlatıldığı ve pandemi koşulları nedeniyle Yıldız Parkı’ndaki Malta Köşkü’nün bahçesinde açık havada düzenlenen kitabın tanıtım toplantısına katıldı.

Toplantıda; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu,  Fener Rum Patriği Bartholomeos, Türkiye Ermeni Cemaati Başrahibi Tatul Anuşyan, Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav İsak Haleva, Süryani Kadim Cemaati lideri Metropolit Mor Filüksinos Yusuf Çetin, Türkiye Ermeni Katolikleri Dinî önderi Kerabaydzar Levon Zekiyan ve İstanbul Keldani Kilisesi Papazı Remzi Diril hazır bulundu.

Bu şehrin hiçbir topluluğunun adı ‘azınlık’ değildir

İBB Kültür AŞ tarafından hazırlanan “İstanbul’un Renkleri” kitabının tanıtımında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; “Yüz yıllar boyu, farklı kültürlerden, dinlerden, milletlerin, insanların bir arada, hoşgörü içinde yaşadığı ve bu çabayı ortaya koyduğu bir şehirdeyiz. Zengin bir şehirdeyiz. Her cemaatimizin, her inançtan olan insanımızın, bu şehrin sokaklarına, parklarına, hayatına, yaşamına büyük izler, derin hikayeler, çok derin miraslar bıraktığının da farkındayız. Şunu belirtmek istiyorum: Bu şehrin hiçbir topluluğunun adı, azınlık değildir. Çok net. Asaleti, asilliği tamdır. Bunun altını çizmek istiyorum. Her vatandaşımız, bir kişi dahi olsa, tek bir kişi olarak bir inancı ya da bir grubu temsil ediyor olsa da ben, onu azınlık olarak tanımlayamam. Böyle bir şeye hakkım yok. Bunun hissedilmesini, özellikle istiyorum. Çünkü, kimin bu şehre nasıl katkılar sunduğunu, kimse bilemez. Bazen bu yüzyıllar sonra anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.

İstanbul’da, farklı etnik köken ve dine mensup insanların asırlardan bu yana aynı mahallelerde yaşadığına dikkat çeken İmamoğlu, şunları da söyledi: “Avrupa’daki örneklerin aksine, İstanbul’da bu gruplar, bir getto oluşumu şeklinde de gelişmemiş, kaynaşmışlar, bir arada olmuşlar. Mahalleli olmak, komşuluk duygusu, birbirine katkı sunan unsurlarla bazen ticarette, bazen sosyal yaşamda çok güzel görüntüleri ortaya koymuşlar.”

Bu toplumun renkleri olmasa istanbul, istanbul olmazdı.

Türk Yahudi Toplumu Başkan Yardımcısı, Türk Cemaat Vakıfları Temsilcisi Moris Levi, “2-3 gün önce, yılın en uzun gecesini yaşadık. Artık her gün, biraz daha aydınlık. Bu pandeminin karanlığında bu kitap, bize de ışık gibi geldi, küçük dini toplumlarımıza” dedi. İstanbul’daki kökenlerinin 1492’ye kadar dayandığı bilgisini paylaşan Levi, cemaat vakıfları ve üyeleriyle ilgili yaşanan süreci, şu sözlerle dile getirdi:  “Cemaat vakıfları, sayıları süratle azalan, yaşlanan ve yoksullaşan toplumlarına hizmet vermeye çalışan, kökenleri yüzlerce, hatta binlerce yıla dayanan ibadethaneleri, okulları, hastane ve yardım kuruluşlarını ayakta tutmaya çalışan, başlıca gelirleri de toplamaya çalıştıkları kiralar ve bağışlar olan kurumlardır. Görevim gereği, kitaba konu olan küçük toplumların 167 adet vakıflarını, Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi’nde temsil ediyorum. Bu vakıfların büyük çoğunluğu İstanbul’da. Orhan Veli’nin dediği gibi, İstanbul’u anımsayınca hüzünlenenlerin, İstanbul’u gözleri kapalı dinleyenlerin ve solumak isteyenlerin ülkemizde kalanlarının sürdürdükleri vakıfları temsil ediyorum. Kitapta da anlatıldığı ve başlıkta da işaret edildiği gibi, bu toplumların renkleri, izleri, nefesleri, ruhları, lezzetleri, aşkları, sesleri, müzikleri anıları olmayan bir İstanbul’da şiirler bile yavan kalırdı. İstanbul, İstanbul olamazdı.”

Türk vatandaşlığı diye bir şey var

Bu yıl meslekteki 70. yılını kutlayan ve “ İstanbulun Renkleri ” kitabının yazarları arasında bulunan gazeteci Altan Öymen de yaptığı açış konuşmasında; “Çok renkli kültürümüzden bahsederken hep Türk, Kürt, Laz diye başlayıp devam ederler ama anmadıkları başka gruplar da vardır. Onların farkı, aynı dinden olmamalarıdır. Oysa Türk vatandaşlığı diye bir şey var ve bu şehirde, bu ülkede yaşayan o insanların bu ülkenin zenginliğine katkıları büyük. İstanbul’un saraylarını Ermeni ustalar yaptı” örneğini vererek farklı dine mensup hemşerilerin önemine dikkat çekti. Ne yazık ki yıllar içinde çeşitli baskılarla Ermeni, Rum ve Yahudi nüfus azaldı. 500 yıldır gettolar oluşturmadan, mahallelilik kültürü içinde birlikte yaşadıkları, bayramları birlikte kutladıkları bu toprakları terk edip gittiler. Yerlerine ise; ucuz işgücü olarak çalışan, kültürel katkıları kıt, daha iyi koşullarda yaşayacakları ülkelere gitmek için fırsat kollayan ama bir yere gidemeyen Suriyeli, Afrikalı, Afgan yeni göçmenler geldi.

Özellikle Suriyelilere, ülkelerindeki iç savaşın da etkisiyle, sırf Sünni Müslüman oldukları için yardımlar ve kapılar iyice açıldı. Tüm Cemaat Vakıfları Başkanı Bay Levi’nin konuşması ise hüzünlüydü: Levi, 167 adet vakfın temsilcisi olarak içinde çocukların koşuşmadığı okullardan, ibadet yapılmayan kiliselerden, sinagoglardan, yıkılmak üzere olan binalardan bahsederek “Bu eski binaları tekrar İstanbul’a kazandıralım. Vakıflar bunun için var, uluslararası fon da bulunur. Ama doğru insanlarla projeler yapmak, bürokratik engelleri aşmak için İBB’nin desteği şart” dedi.

 

Related Articles

Leave a Comment